MÜBAREK VE SİSİ KARŞITI MUHALİFTEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Gerek Hüsnü Mübarek gerekse Abdulfettah Sisi’nin muhalifleri arasında yer alan Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve akademisyen Abdullah Eş’al, Amerika Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’a girmesiyle İran’a karşı yeniden tırmanışa geçen savaş tehditlerini değerlendirdi.
Unews haber ajansının sorularını yanıtlayan Eş’al, “İran İslam devrimi, benzeri olmayan bir modeldir. Doğru bir modeldir. Çünkü bir organ eğer işlevini yitirmişse kesmek gerekiyor. Bir vücudun organları artık işlevini yitirdiyse sağlıklı hale getirmek artık mümkün olmaz. 25 Ocak Mısır devrimi bundan ötürü başarısız oldu” dedi.
“İRAN’A SALDIRILIRSA İRAN İLK ÖNCE İSRAİL’İ VURMALIDIR”
İran’a yönelik savaş tehditlerini yorumlayan Eş’al, “Bana göre İran’ı vurmaya dönük planlar var. Trump’ın açıklamalarına da bakılınca Beyaz Saray’a sanki bir İsraillinin girdiğini söyleyebiliriz. İran’la savaşmak için yanıp tutuşuyor.
Fakat Trump’a engel olan ne? İran’a saldırması için yeşil ışık yakıp sonra da bölgedeki işbirlikçileri aracılığıyla İsrail’i koruyacak mı? Yoksa Amerika’nın kendi birlikleri de İran saldırısına katılacak mı? Eğer İran’ın karşı koyma ve nükleer gücü varsa hiç kimse saldırmaz. Çünkü ilk zarar görecek olan İsrail’dir. Eğer nükleer gücü yoksa bu saldırı için kolay bir lokma olacaktır. İran’a tavsiyem, eğer kendisine saldırılırsa yanıt vermeye İsrail’le başlamalıdır. Çünkü onlar, Washington’tan talimat alan kölelerdir. Eğer İsrail’de İran gibi bir irade olsaydı, kendi çıkarları doğrultusunda karar verirdiler” şeklinde konuştu.
“SUUD’A VERİLEN ADALAR İRAN’A KARŞI SAVAŞIN BİR PARÇASI”
Mısır’ın Tiran ve Sanafir adlı adalarını Suudi Arabistan’a vermesinin İran’a karşı yürütülen savaşın bir parçası olduğunu ifade eden Eş’al, “Bana göre bazı bölge ülkeleri, özellikle de Suudi Arabistan ve İsrail, Amerika’ya “hayır” denmesini, tüm halklara hizmet edilmesini istemiyor. Bu bölgede köle olarak kalınmasını istiyor. Bu açıdan bakılırsa İran’la Sisi arasında büyük bir uzlaşının olmasını beklemiyorum. Çünkü Sisi, Trump’ın bölgedeki projesine uygun olarak çalışmak istiyor. İran’a karşı savaş da bu projenin bir parçasını oluşturuyor. Şimdiden Sisi’nin İran’a karşı yapılacak bir savaşa katılacağını söylemiyorum. Bu nokta henüz belli değil. Fakat belli olan, Mısır’ın Tiran ve Sanafir adalarını Suudi Arabistan’a vermesi, İran’a karşı yürütülecek savaşın bir parçasıdır. Adaların Suud’a verilmesinin anlamı, İsrail’in Akabe Körfezi’ni kontrol altına alması, Kızıldeniz’e hakim olması ve Kızıldeniz’deki İran gemilerine saldıracak olmasıdır. Sonra, bu amaç için Suudi Arabistan topraklarını da kullanacaktır. Bu yeni bir şey değil. Üç aydır yetkililer tarafından sık sık tekrarlanıyor” dedi.
“İRAN – MISIR İLİŞKİLERİNİ AMERİKA, SUUD VE İSRAİL ENGELLİYOR”
Mısır ile İran’ın güçlü ilişkiler kurmasının önünde bir engel olmadığını savunan Eş’al, konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “İran, Mısır’a muhtaç, Mısır da İran’a muhtaç. Şuan ki şartlar, özellikle de Amerika Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesi, İran’la Mısır arasındaki ilişkilerin daha sıcak olmasını zorunlu kılıyor. Bunun için tüm köprüler açılmalıdır. Başkan Hatemi döneminde, 2004 yılında İran ile Mısır diplomatik ilişkileri başlatmak üzereyken Amerika ve İsrail devreye girerek ilişkiyi bozdu. O dönemde İran ile Suudi Arabistan ilişkileri de iyiydi. Çünkü her ikisi de Saddam Hüseyin’in devrilmesini istiyordu. Ama Suudi Arabistan, Mısır-İran ilişkilerinin düzelmesine sıcak bakmıyordu. O dönemde ilişkilerin başlamaması için sürdürülen kampanyanın finansı, Suudi Arabistan’dan geldi. Mısır ile İran arasındaki ilişkilerin düzelmesini istemeyen üç ülke vardır. Bunlar, Amerika, İsrail ve Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan şimdi de İran ile Mısır arasında ilişki kurulmasını engelleyecektir. Bunun için Sisi’ye büyük bir finans desteğinde bulundu.” dedi.
Eş’al son olarak İran ile Mısır’ın IŞİD gibi ortak düşmana karşı mücadele ettiklerine işaret ederek “Bazı Körfez ülkeleri IŞİD’i, özellikle de İran’a karşı savaşmak için kurdu” dedi.
KUDÜS HABER