Richard Charles Baffa – RAND
İsrail, İran ve Suriye güçleri arasında geçtiğimiz günlerde yaşanan askeri çatışmalar, zaten patlamaya hazır halde olan Ortadoğu coğrafyasına bir miktar daha uçucu madde eklemiş oldu ve bölge genelinde yanlış hesaplara dayalı askeri gerilimin daha da yükselmesi ihtimalini arttırmış oldu.
Suriye’deki savaş uzamaya devam ederken yükselen endişelerin kaynağı Suriye ile İsrail arasında yaşanacak bir savaş olmayacak. Zira Suriye zaten askeri olarak ciddi manada zayıflamış durumda.
Bunun yerine, asıl parlama noktası İran’ın Suriye’de askeri olarak kalıcı hale gelme potansiyeli ve Lübnan Hizbullahı’na güdümlü gelişmiş füze sevkiyatını sürdürmesidir. Her iki durumda İsrail açısından kırmızı çizgidir.
En son yaşanan atışma da Suriye topraklarından havalanan İran’a ait bir İHA’nın İsrail hava sahasına sızma girişiminde bulunmasıyla başladı ve İHA düşürüldü. İsrail, bu sızma girişimine İHA’ların kontrol merkezi olduğu istihbaratına dayanarak Şam civarındaki Tiyas hava üssüne hava saldırıları düzenleyerek karşılık verdi.
Bu saldırılar sırasında İsrail’e ait bir F-16 savaş jeti Suriye tarafından düşürüldü. Ardından İsrail’in cevabı daha da sert oldu ve iki ayrı dalga halinde Suriye’nin hava üsleri ve hava savunma sistemlerinin yanı sıra İran’ın karargah edindiği hedefler vuruldu.
İşte bu en sonraki çatışma, İsrail ile Suriye’deki İran güçleri arasındaki en önemli kızışma noktası olarak tarihe geçerken İsrail, bugüne kadar özellikle de son yıllarda, Suriye’de birçok defa hava saldırısı düzenlemişti zaten. İsrail’in saldırıları Hizbullah’a giden silah konvoylarını, bu silahların depolandığı ambarları, Suriye hükümetine bağlı askeri karargahları ve yapım aşamasında olan İran üslerini hedef almıştı.
İsrail yönetimi, Suriye’de İran’ın kalıcı üsler edinmesinin, İran ve Hizbullah güçlerinin kuzey sınırında konuşlanmasının, Hizbullah’a gelişmiş silahlar gönderilmesinin ve Lübnan’da füze üretim fabrikalarının kurulmasının kabul edilemeyeceğini açık bir şekilde dile getiriyordu.
Netanyahu hükümeti, gerilimin tırmanmasını istemediğini ya da daha geniş çaplı bir çatışma peşinde olmadığını belirtmiş fakat İran’ı da uyarmıştı: “İsrail egemenliğini müdafaa edecektir”. İsrail’in saldırıları yalnızca İran’a uyarı manasına gelmiyordu aynı zamanda İran ve Hizbullah’ı Suriye topraklarında misafir eden Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a da açık bir uyarıydı.
İran Devrim Muhafızları personeli -Kudüs Gücü olarak bilinen özel operasyon birlikleri de dahil-, Lübnan Hizbullahı ve Suriye’de İran himayesi altındaki diğer tüm milisler, Esad rejimini destekliyorlar.
İsrail, Suriye’deki iç savaşta açık bir şekilde taraf olduğunu belli etmek istemedi fakat İran ve Hizbullah’ın Suriye’de gün geçtikçe artan varlığı, Hizbullah’ın gelişmiş silahlar elde etmeye başlaması ve hassas isabet oranına sahip güdümlü füze saldırı kabiliyetini arttırmaya başlaması İsrail açısından tehdidin boyutunu önemli oranda yükseltti. İsrail, Hizbullah’ın füze kapasitesinin hali hazırda 150 bin civarında olduğunu öngörüyor. Hassas isabet kapasitesine sahip güdümlü füze teknolojisi ise Hizbullah açısından oyunun kurallarını değiştiren cinsten bir gelişme. Bu teknoloji ile birlikte Hizbullah, İsrail’in altyapısını ve yoğun nüfusun bulunduğu kalabalık noktalarını daha az füze ile büyük risk altına sokuyor. Çünkü edinilen istihbarata göre bu füzelerin hedefe isabet kabiliyeti çok yüksek.
Son yaşanan gerilimde İsrail’in dünyaya açılan kapısı olan Ben Gurion Havaalanını geçici olarak kapatmış olması da esasında çok önemli bir noktaya işaret ediyor. İsrail, Suriye’den ya da müttefiklerinden gelecek olası bir misilleme saldırısının hedefi olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak burayı kapatmayı gerekli gördü.
İran ve Hizbullah ise Suriye’deki savaşa odaklanmış olmalarına rağmen İran’ın İsrail hava sahasına sızma girişiminde bulunması, Suriye’de askeri tesisler/fabrikalar kurması, Hizbullah’a gelişmiş silahlar yollamaya devam etmesi gibi provokatif eylemler ile yanlış hesaplamalara dayalı risklerin ve savaş ihtimalinin önünü açmaya çalışıyor. Fakat yine de kısa vadede yeni bir savaş istemedikleri görünüyor.
İsrail, birçok defa yukarıda sayılan tehditler karşısında askeri müdahalede bulunacağını kanıtladı.
Eğer İsrail ile İran ve Hizbullah arasında yeni bir savaş patlak verirse, bu savaşın 2006 yılında yaşanan savaştan daha geniş çapta ve daha yıkıcı olacağı kesindir. Hizbullah askeri açıdan 2006 yılına oranla kat be kat güçlenmiş füze kabiliyetini büyük oranda geliştirmiştir. İsrail’in en uzak noktalarına göndereceği füze sayısı çokça artmıştır.
İsrail ise 2006’daki savaşta başaramadığı nihai zaferi bu kez yakalama peşinde olacak ve Hizbullah’ın askeri altyapısını mümkün olduğunca sıfırlama gayreti içine girecektir. Hizbullah’ın İsrail’in önemli mevzilerine yönelik saldırıları İsrail’in güçlü hava saldırıları ile karşılanabilir ve Lübnan’ın hayati altyapı noktaları vurulabilir. Aynı şekilde Hizbullah’a ait mevziler, en ince noktasına kadar hedef alınabilir. İsrail’in olası operasyonları güçlü bir kara operasyonuyla da desteklenecektir.
Yine 2006 yılındakinin aksine muhtemelen bu kez savaşın boyutları İsrail ve Lübnan ile sınırlı kalmayacaktır. İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki varlığı ortadayken, İsrail’in saldırıları büyük ihtimalle Suriye’yi de hedef alacaktır.
Üstelik Rusya, İran ve ABD güçlerinin Suriye’de yakın noktalarda konuşlanmış olması, olası bir savaşın genişlemesi riskini de ciddi derecede arttırıyor. İsrail, Hizbullah füzelerinin yağmuruna yakalandığı zaman ABD güçlerini İran ve Rusya güçleri ile temasa zorlayarak resmi olarak ABD’den yardım isteyebilir.
IŞİD’e karşı savaş sona ererken ABD, Suriye’de olası bir gerilimin risklerini azaltmak için İsrail ve Rusya ile birlikte çalışarak Hizbullah’a gelişmiş füzelerin ulaştırılmasını engelleyebilir ve İranlı güçlerin Suriye’yi terk etmesini sağlayabilir. Bu zorlu bir görev olabilir: Öyle ya, muhtemelen Tahran, Suriye’deki etkisini uzun vadede korumak isteyecek ve Hizbullah’a kolay erişim imkanını kaybetmemek için direnç gösterecektir.
İsrail ise kuzey sınırlarında İran’ın uzun süreli varlık elde etmesine tolerans gösteremez ve Hizbullah’ın gelişmiş silah cephaneliğini güçlendirmesini sineye çekemez.
Tarafların hiçbirisi hali hazırda yeni bir savaş çıksın istemiyor gibi gözükse de İran ve Hizbullah güçleri Suriye’de olmaya devam ettiği müddetçe askeri çarpışmalar yaşanmaya devam edecek ve İsrail, Hizbullah ve İran arasında yıkıcı yeni bir savaş ihtimali her geçen gün artacaktır.
Çeviri: Enes Berat GÜRLER
KUDÜS HABER