Alwaght - BM Genel Kurulu nihayet Keşmir halkının kendi geleceğini belirleme ve askeri müdahalelerden korunma hakkını onayladı. Çözüm taslağı Pakistan tarafından önerilmişti ve yapılan oylamada 193 lehte oy çıktı. İran, Çin, Malezya, Suudi Arabistan, Nijerya, Güney Afrika ve Lübnan gibi bölge ülkeleri de Keşmir halkının lehine olan bu çözüme destek verdiler. Keşmir sorununda gerginlik nerdeyse kırk yıldır devam etmekteydi ve zaman zaman silahlı çatışmalar çıkmaktaydı. İşte bu söz konusu çözüm taslağı Hint Altkıtasının bu tartışmalı bölgesinde şiddetin sona erdirilip barışın yeniden tesis edilmesi umutlarını yeniden canlandırı. Alwaght olarak konunun önemine binaen Pakistan ve Afganistan konularında analizler gerçekleştiren (üniversite) Profesör Zehra Mahmudi ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajın orijinali Farsçadır.
Alwaght: Keşmir halkına kendi kaderini tayin hakkı veren son BM çözümünden bahseder misiniz? Onlarca yıldır devam eden şiddet olaylarının ardından ne oldu da bu taslak BM'de kabul edildi?
Mahmudi: BM Genel Kurulu 23 Kasım 2016'da Pakistan'ın önderdiği ve Keşmir halkına gerilimli toprakları üzerinde kendi kaderlerini tayin hakkı veren bir çözüm taslağını onayladı. Çözüm taslağı BMGK 3. Komite'de onaylandı. Bu komite sosyal, insani ve kültürel komite olarak da bilinmektedir. Komitenin İran, Çin, Malezya, Suudi Arabistan, Nijerya, Güney Afrika ve Lübnan gibi 193 üyesi vardır ve 73 ülke Pakistan'ın girişimini desteklemiştir. Sonuçta da çözüm taslağı komitede kabul edilmiştir. Ancak BM resmi sitesine göre bir ay içerisinde Genel Kurul'un açılış oturumunda yeni bir oylama gerçekleştirilecektir.
Çözüm Keşmir halkının kendi geleceğini belirleme hakkına vurgu yapmaktadır. Bu çözümün kökleri Keşmir konusunda Hindistan ile Pakistan arasındaki bitmek bilmeyen anlaşmazlıklara dayanır. 1947 yılında Pakistan Müslüman Birliği partisi ile Hindistan Ulusal Kongresi arasında bir anlaşma imzalanarak alt kıtanın Müslümanların yaşadığı kısımlarının yönetimi Pakistan hükümetine ve Hinduların yaşadığı kısımlar da Hindistan hükümetine bırakılmıştır. Ancak bu anlaşma Keşmir'e uygulanmadı. O dönemde Keşmir Mihracesi (Hint prensi) olan Hari Singh Keşmirli Müslümanların taleplerini dikkate almadan keyfi bir biçimde bir belge imzalayarak bölgenin yönetimini Hindistan'a verdi. Halihazırda Hindistan uluslararası sahnede Keşmir tartışmasının bir iç mesele olduğunu savunmaktadır. Halen Keşmir'in "Cammu ve Keşmir Vadisi"nde bulunan üçte ikisi Hindistan'a aittir ve "Özgür Cammu ve Keşmir" ile kuzeydeki kısımları içeren üçte birlik bölümü de Pakistan'ın yönetimindedir. Keşmir her iki taraf için de çok önemli olduğıu için 1947, 1965 ve 1971'de savaşlar yaşanmıştır. Buna bağlı olarak da soruna yönelik BM çözüm önerileri gündeme gelmiştir.
Alwaght: Çatışmaların tarihi bu kadar uzunken Pakistan'ın Keşmir halkının hakları konusundaki çözüm taslağı geçtiğimiz yıllarda neden BM'de onaylanamadı? Diğer bir ifadeyle otuz yıllık çatışmaların ardından neden şimdi kabul edildi?
Mahmudi: Kendi kaderini tayin hakkı meelesi 1948 yılında BM 6. Fasılda BM Güvenlik Konseyi tarafından farklı bir formda gündeme getirilmişti. O dönemde Güvenlik Konseyi Keşmir'de günümüzdeki gibi bir referandum önermişti. Önergenin ardından bir oylama yapıldı ve Pakistan'ın iddiasına göre Keşmirlilerin büyük bölümü Pakistan'ı tercih etti. Ancak sonuçlarda oynama yapıldığını iddia eden Hindistan referfandum sonuçlarını reddetti. Böylece de bir çözüme ulaşılamadı. Yakın zamanda Genel Kurul'da Pakistan'ın çözüm önerisinin kabul edilmesi de kanaatimce Keşmir için çok belirleyici değildir ve on yıllardır devam eden çatışmaya pek fazla etkisi olmayacaktır. Genel Kurul Filistinliler'in de kendi kaderlerini belirleme hakkını kabul etmiştir ancak Filistin'deki durum değişmemiştir. Bu sene Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'in Genel Kurul'da yaptığı konuşmanın ardından Keşmir konusundaki duyarlılık birden yükselmiştir. Konuşmasında bu yıl yaşanan ölümlere vurgu yapmış ve Keşmir meselesinde hassasiyetin artmasına sebep olmuştur. Pakistanlı bir güvenlik yetkilisi ile İngiliz bir yetkilinin yaptığı bir görüşmede çözüm için güçlü bir zemin oluşturulmuştur. Gerçek şu ki çözüm taslağını gündeme getirmeden önce Pakistan hazırlığını yapmıştı ve elinde sağlam dayanaklar vardı.
Alwaght: Bu çözümün yerinde uygulanabileceğini düşünüyor musunuz? Üyelerin büyük bölümü çözüm lehinde oy kullandıktan sonra kavganın sona erme umudu olacak mı?
Mahmudi: Bu konu siyasi ve yasal olmak üzere iki farklı açıdan incelenebilir. Yasal açıdan başarısızlık olduğu söylenemez. Gerçekte Pakistan bir öneride bulunmuş ve çoğunluğun oylarıyla kazanmıştır. Yasal olarak bakıldığında, çözüm taslağının Genel Kurulda çoğunluğun oylarıyla geçmesi Hindistan'ın sorunu iç mesele olarak resmetme çabalarına rağmen dünyanın Keşmir halkının kaderini tayin hakkını tanımaya yöneldiğini göstermektedir. Ancak Keşmir'in büyük güvenlik, siyasi ve ekonomik önemini göz önüne alan Yeni Delhi yönetiminin BM'nin getireceği herhangi bir çözümü kabul etmesi zor görünmektedir. Aslında şu anda hiçbir ülke ya da teşkilatın Keşmir'de referanduma izin vermesi konusunda Hindistan'a baskı yapmaya gücü yoktur. 1948 yılında Güvenlik Konseyi 6. Fasılda Hindistan'ı Keşmir'de referandum yapılması için zorladı ancak Hindistan yönetimi bunu reddetti. Şu andaki referandum talebi ise Güvenlik Konseyinden çok daha zayıf bir yapı olan Genel Kurul tarafından yapılmaktadır. Eğer talep Güvenlik Konseyinden gelseydi yasal olarak kısmen de olsa yerine getirilme ihtimali vardı. Ancak Genel Kurul'dan gelmiştir ve Keşmir sorununa etki edemeyecektir.
Ancak siyasi açıdan Pakistan'ın başarısı uluslararası bir konsensus sağlamış olmasıdır. Pakistan bu durumu Hindistan ile yaşadığı çatışmada bir baskı aracı olarak kullanabilir. Ayrıca bazı Hindistan yanlısı gruplar etnik ve dini sebeplerden dolayı Pakistan yönetimi altına girmek istemedikleri için bu çözümün geçmesi Pakistan yanlısı Keşmirli gruplar için bir zafer olabilir.
Alwaght: Washington'un hem Hindistan hem de Pakistan ile yakın ilişkileri varken ABD'nin Hindistan karşıtı bu çözüme tepkisi nasıl oldu? Washington çözümü destekledi mi?
Mahmudi: ABD'nin bu çözüm karşısındaki pozisyonu bence genel ve stratejik açılardan incelenmeli. Pratikte de görüldüğü üzere ABD'nin siyasetinin iki kanadı çıkarlar ve değerlerdir. Kaderini tayin hakkı gibi değerler BM Sözleşmesi ile 1966'da kabul edilen Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Konvansiyonunda vurgulanmıştır. Çıkarları gerektiğinde Amerikalılar demokrasi ve insan hakları konularını gündeme getirirler. Ancak ABD dış politikasının güçlü olan kanadı çıkarlardır ve Amerikalı liderler çıkarlarına daima öncelik verirler. Ancak ABD Pakistan'a duyduğu güveni kaybetmiştir. Pakistan ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri olagelmiş ve 2001 yılından sonra George Bush tarafından NATO üyesi olmayan en önemli ülke olarak nitelendirilmesine rağmen İslamabad tedrici olarak tavrını değiştirmiştir. Bir yandan terörizme karşı Washington ve Kabil ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu duyururken diğer yandan Taliban'ın Afganistan'da hareket özgürlüğü elde etmesi için çalışmaktadır. Bu durum Amerika - Pakistan ilişkilerini etkileyerek normal seyrinden çok uzaklaştırmıştır. Diğer yanda ise Hindistan iç düzeni, ekonomik gücü ve yüksek askeri gücü sayesinde ABD dış politikasında önemli bir konuma gelmiştir ve bu yüzden Pakistan'dan çok farklıdır. Nükleer meselelerde bile ABD-Hindistan ilişkileri ABD-Pakistan ilişkilerinden çok daha sağlamdır. Yani Amerikalılar Hindistan ile Pakistan arasında bir seçim yapmak durumunda kalırsa Hindistan'ı seçeceklerdir. Sonuç olarak Amerikalılar bu çözümün uygulanabilir ve bağlayıcı olmadığını bildiklerinden özel bir tepkileri olmadı.
Alwaght: Son durumda Hindistan ve Pakistan ilişkilerinin genel görünümü nasıl? Çözümün onaylanması ve arkasından Hindistan'ın sert tepkisi ve İndus Nehri'nin Pakistan'a giden suyunu kesmekle tahdit etmesi düşünüldüğünde, ilişkilerdeki mevcut gerilim artar mı?
Mahmudi: Görünümü değerlendirmek için Keşmir'in her iki taraf için yeri ve önemini düşünmemiz gerekiyor. Hem Hindistan hem de Pakistan için Keşmir bir prestij ve onur meselesidir. Hindistan için çok önemlidir zira Çin, Rusya ve Afganistan ile sınırları olan stratejik bir bölgedir. Doğal kaynaklar açısından bakıldığında Hindistan'daki pek çok nehrin başladığı yer Keşmirdir. Diğer taraftan Keşmir'in kalabalık Müslüman nüfusu sebebiyle sorunun Pakistan lehine çözülmesi Müslümanların Hindular karşısında bir zaferi olarak düşünülecektir. Ayrıca Keşmir, Pakistan'ın prestiji için de oldukça önemlidir.
Hindistan Keşmir meselesini çözüme kavuşmuş ve artık üzerinde çalışmaya ve tartışmaya gerek olmayan bir konu olarak ele almaktadır. Keşmir sorunu uluslararası organizasyonlar ve küresel güçlerin müdahale edemeyeceği bir mesele olarak görünmektedir. ABD gibi ülkeler sadece aracılık yapıp tarafları müzakere masasına oturmaya ikna edebilir. Yapabilecekleri daha spesifik bir şey yoktur.
Sorunun çözümü için net bir görüşe sahip olmak için şunları göz önünde bulundurmalıyız: Keşmir sorunu hem Hindistan hem de Pakistan için güvenlik, ekonomik ve siyasi açılardan önem taşımaktadır ve en azından orta vadede gerilim devam edecektir. Ayrıca Hindistan bölgesel güç olma yolunda ilerlemektedir ve ABD Pakistan'a kıyasla Hindistan'a daha yakındır. ABD'nin etkisi altında bulunan BM'nin pratik ve etkili bir adım atması pek mümkün değildir. Bunun anlamı da gerilimin en azından orta vadede devam edecek olmasıdır.
KUDÜS HABER