İmam Hamenei: Batıl Suudi Yönetimi Ergeç Yıkılacak

İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, Ramazan ayı münasebetiyle Kuran ile ilişkiler ve sözde İslam ülkelerinin özelde de Suudi Arabistan'ın durumuna ilişkin tespitlerde bulundu.  

02 Haziran 2017
İmam Hamenei: Batıl Suudi Yönetimi Ergeç Yıkılacak

Bismillahirrahmanirrahim

Çok tatlı, bereketli ve inşallah faydalı bir toplantıydı. Ramazan ayı hepinize, tüm Kur’an ehline mübarek olsun inşallah. Bu mübarek ayda –ki bu ayın en büyük özelliklerinden biri de Kur’an’ın nazil olduğu, Kur’an’ın tilavet edildiği ve Kur’an’la ünsiyet kurulan bir ay olmasıdır- bugün burada tilavet edilen Kur’an ayetlerinden gerçekten çokça faydalandık ve istifade ettik. Ben emek verip bu güzel programı düzenleyen kardeşlerime teşekkür ediyorum.

Elhamdulillah, ismi İran olan bu büyük bahçenin Kur’an gülleri, birer birer açıyor ve kendini gösteriyor. Kur’an’ın mübarek tohumu bu ülkeye ekildi; bu devrimin hüneridir, bu İslami nizamın hüneridir. Geçmişte böyle değildi. Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde, Kur’an kelimenin gerçek anlamıyla bu ülkede terk edilmişti.

Elbette kenarda köşede Kur’an’ı anlama, Kur’an’ı öğretme ve Kur’an’la ünsiyet kurma peşinde olan kimseler vardı. Fakat genel ortam Kur’an’a bütünüyle yabancıydı. Bugün elhamdülillah ülkedeki genel ortam Kur’an’a aşinadır.

Sizler gençleri, çocukları görüyorsunuz, ülkenin her noktasındaki çeşitli yaşlardan gençler Kur’an’la ünsiyet içindedir, Kur’an’la ilişki içindedir. Kur’an’ı tilavet ediyorlar, öğreniyorlar, araştırıyorlar. Ülkedeki Kur’an tilaveti konusundaki ilerleme çok iyiydi. Devrimin ilk dönemlerinden itibaren Kur’an’ı güzel okuyan karilerimizi görüyoruz. Bu konudaki ilerlemeler somut bir şekilde görülüyor.

Kuran’ı tilavet edenler, Kur’an karileri şu işleri yapsınlar, şöyle okusunlar, şöyle incelesinler, şöyle anlasınlar, şöyle anlatsınlar diye arzularımız vardı. Her zaman arzu ettiğimiz bu şeyler elhamdülillah bugünlerde birer birer gerçekleşiyor. İyi hocalar, iyi kariler, iyi gençler yetişti Allah’a şükür. Ama bu, daha işin başıdır. Kur’an’la ünsiyet ve Kur’an’dan yararlanma konularında hala birçok eksiklerimiz var. Bunlar, atılması gereken ilk adımlardır. Ben birçok defa söyledim bir kez daha tekrar ediyorum: Bu tür toplantılar, bu tür programlar, yapılan bu işler ve tavsiyeler, ülke atmosferi ve halkın genel zihniyetinin Kur’an atmosferi ve zihniyeti haline gelmesi için bir başlangıç niteliğindedir. Kur’an’la ünsiyet kurmak, Halkın Kur’an’ın anlamlarıyla ünsiyet kurması önemli olan budur.

Kur’an’la ünsiyet kurarsak, çeşitli kesimlerden düşünce sahiplerinin Kur’an üzerinde yoğunlaşması, Kur’an’dan istifade etmesi, istinbat etmesi, Kur’an’ı anlaması ve çeşitli sorulara cevap vermesi için imkan ve fırsat doğar. Burada sorulardan kastettiğim şüpheler değildir. Sorulardan kastedilen hayat hakkındaki sorulardır. Şu an karşımızda milyonlarca soru var.

Bir toplum veya bir yönetim, idealler yönünde hareket ediyorsa, bu yönde hareket veriyorsa bu toplum binlerce soruyla karşı karşıyadır. İlişki türlerinde, davranış türlerinde, tavır alma türlerinde düşmanlık ve dostluk türlerinde mal ve dünyaya ilişkin tavır türlerinde söz konusu olan sorular bulunmaktadır. Bütün bu soruların cevabı vardır. İnsanlık bu tür sorulara doğru cevaplar verilemediği için saptı ve bedbaht oldu. Bugünün dünyasının bedbahtlığı, bu sorulara doğru cevaplar verilememesinden kaynaklanıyor. Yanlış cevaplar, saptırıcı cevaplar, zihniyete ulaştı, davranış oldu ve bugün bu noktaya gelindi.

Dünyada güvenlik yok, huzur yok, maneviyat yok, ruhsal sükunet yok, toplumun bireylerini kalpleri birbirine karşı saf değil. Bu, bugünün dünyasının durumudur, tüm dünya bu şekildedir.

İnsanlar ilişki için yaratılmıştır, gönüller ilişki içinde olmalıdır. Birbirine sevgi duymalı yardım etmelidir. İnsanlar dünyada tek bir vücut gibi olmalıdır. Aslında beşer bu şekilde yaratılmıştır, bu şekilde düzenlenmiştir. Ama şu an baktığınızda her yerde savaş, her yerde güvensizlik, her yerde korku, her yerde sapkınlık, her yerde kalplerin birbirinden uzaklığı; dağılmış aileler, aşırı sınıfsal farklılıklar görüyorsunuz. Bir kesim her şeyden faydalanıyor, bir kesim mahrum… Bütün bunlar hayata dair sorulara doğru cevaplar verilememesinden, yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Bu durumda da dünyada yanlış ekonomik ve siyasi düzenler doğuyor. Beşeriyet müpteladır, milyarlarca insan bu duruma müpteladır. Hatta varlıklı olanlar da müpteladır.

Sınıfsal farklılıklar dediğimiz zaman, yani örneğin Amerikan toplumunun yüzde birlik kısmı içinde yer alan bir kişinin çok rahat ve çok iyi olduğunu söylemiyoruz. Hayır o da kendi hayatında birçok -ruhsal, psikolojik- sorunlara müpteladır. Doğal olarak yoksul insanların sorunları çok daha fazladır. Yani herkes sorunlara müpteladır. Doğru yolu tanımayan, Sırat-ı Müstakim’i tanımayan Allah’la ilişkisi olmayan toplumlar, böyledir. Bu insanlık toplumu bugün maalesef, böylesi bir sapmaya maruzdur. Sizin sürekli olarak tekrar ettiğiniz ve tekrar edilmesi söylenen ‘’İhdinas sırat el mustakim’’ (Bizi dosdoğru yola ilet) işte bu sebepledir.

Sırat-ı Mustakim, bu sorunların, bu afetlerin bulunmadığı yoldur. Sırat-ı Mustakim’in anlamı budur. Her zaman Allah’tan sizi hidayet etmesini istiyorsunuz. Bu hidayet Kur’an’dadır. Eğer Kur’an’la ünsiyet kurarsak, eğer Kur’an’ı doğru anlarsak, eğer Kur’an’a yoğunlaşırsak, o zaman bize hayatın sorularına dair doğru cevaplar verilecektir. İşte bunun peşinde olmalıyız, bu son derece önemlidir. Aziz gençler, inşallah Kur’an’la daha fazla ünsiyet kurun, bu hakikat size daha fazla açık hale gelecektir. Bu şerbetten ne kadar çok içerseniz o kadar müştak olacaksınız, o kadar susayacaksınız, Kur’an işte böyledir.

Evet bugünün İslam toplumları da diğer toplumlar gibi sorunlar içindedir. Bakın İslam dünyasında neler olduğunu görüyorsunuz. Değersiz, liyakatsiz, alçak bir grup, bazı İslam toplumlarının kaderini eline geçirmiş bulunuyor. Suudiler ve benzeri gibi devletleri görüyorsunuz. Bunlar, Kur’an’dan uzak olmaktan kaynaklanıyor. Bunlar, Kur’an hakikatlerine aşina olmamaktan kaynaklanıyor. Elbette bir kısmı aşinalığın olmamasından, bir kısmı da inancın olmamasındandır. Zahiren Kur’an’a inanıyorlar, milyonlarca Kur’an bastırıp şurada burada bedava dağıtıyorlar. Ancak Kur’an’ın muhtevasına, Kur’an’ın anlamına ve içeriğine inanmıyorlar. Kur’an, «اَشِدّآءُ عَلَى الکُفّارِ رُحَمآءُ بَینَهُم‌»   ‘’Kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise merhemetlidirler’’ (Fetih:29) diyor.  Bunlar ise kafirlere karşı merhametli, müminlere karşı ise şiddetlidirler. Bakın bunların durumu nasıldır: kafirlere karşı uysaldırlar, onlarla ilgilidirler. Halklarının mallarını onlar için harcarlar. Bu mallar kendilerine ait değil. Banka hesaplarında yığdıkları bu paralar, bu efsanevi servetler, bunlar kime aittir? Bu paralar nereden geldi? Bunlar babalarının serveti değil ya. Bunlar petrol servetidir. Yer altı madenlerinin paralarıdır. Ulusal zenginliklerin paralarıdır. Halkın hayatının iyileştirilmesi için harcanması gereken bu paralar, onların cebine gidiyor, onların hesaplarında biriktiriliyor. Bunları özel ve şahsi çıkarları için kullanıyorlar. Halkın bu paralarını kafirlere, halk düşmanlarına takdim ediyorlar. ‘’Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah’tan başka tanrılar edindiler. Fakat hayır, o tanrılar onların ibadetlerini inkâr edip reddedecekler ve onlara karşı düşman kesilecekler.’’   (Meryem:81-82)

Aptallar, onlara para vererek ya da yardım ederek İslam düşmanlarının samimiyetini kazanabileceklerini sanıyorlar. Halbuki samimiyet diye bir şey yok, kendilerinin de dediği gibi süt veren inek gibidirler ve onları sağıyorlar. Sütleri bitince de onları kesecekler. Bu İslam dünyasının bugünkü durumudur. Onlara böyle davranıyorlar, Yemen halkına, Bahreyn halkına da öyle davranıyorlar. Din karşıtı davranıyorlar.

Elbette bunlar yok olacaklar, zahirlerine bakınız, bu zahirler kimseyi aldatmamalı, bunlar gidicidir. Bunlar devrilecek ve yok olacaklar. ‘’Şüphesiz batıl yok olucudur’’ (İsra:81) Bunlar batıldır ve kesinlikle zevale uğrayıp çökecektirler. Bunda hiç kuşku yok. Bu, biraz erken veya biraz geç olabilir. Bu, müminlerin, mümin toplumların nasıl hareket ettiğine bağlıdır. Eğer doğru hareket ederlerse bu, daha çabuk olur; eğer doğru hareket etmezlerse bu iş biraz daha gecikir; ama kesinlikle bu olacaktır. Hem bunlar hem de bunlara umut bağlayanlar hepsi devrilecektir.

Geleceği olan, İslam’dır, Kur’an’dır; siz mümin gençlersiniz. Biraz önce okunduğu gibi ‘’Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?’’ (Nisa:122) Allah buyuruyor ki gelecek müminlerindir, Salihlerindir, Allah yolunun mücahitlerinindir. Bunda hiç kuşku yok, bu Allah’ın vaadidir. Ama eğer birileri kuruntu ve şüphe içindeyse, Allah’ın vaadi onun yüreğini teskin etmiyorsa, tecrübeler onun yüreğini teskin etmelidir. Ben bunu birçok kez söyledim, tüm varlığımla da buna inanıyorum. Bize hiçbir vaat verilmemiş olsaydı bile İran halkının 30-40 yıldan bu yana olan tecrübesi, geleceğin ona ait olduğu konusunda emin kılmaya yeterdi.

Biz öyle kişileriz ki bizim ülkemizde de Amerikalı liderlerin şu an duyduğunuz bu güzellemelerini söylediği bir yönetim vardı. Amerikalılar, bu güzellemeleri akli, fikri her açıdan geri kalmış o zavallılara da söylüyordu. Bu güzellemeler, Amerikalılar tarafından o günün İranlı yöneticilerine de hem de daha fazla, daha iyi ve daha açık bir şekilde söyleniyordu. Açıkça ‘’siz bizim Fars Körfezi’ndeki jandarmamızsınız’ diyorlardı. Bizim tağut hükümetimize bunları söylüyorlardı. Onların aklı da gücü de bunlardan daha fazlaydı. Bizim tağutlara bunlardan daha fazla dayanıyor ve güveniyorlardı. Böylesi bir hükümet iş başındayken İran halkı inancı, fedakarlıkları ve mücadeleleri ile bu hükümeti sahip olduğu tüm uluslararası desteğe rağmen devirdi. Onun yerine de istikbari güçlerin görmeye takat getiremediği şeyi yani İslam Cumhuriyetini kurdu. Bu bir tecrübedir, bu tecrübeden daha iyisi ne olabilir? ‘’ Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.’’ (Al-i İmran:139) İmanınız varsa üstünsünüz. Doğru olun, ayaklarınızı sabit tutun. Ben İslami zikrin temelleri konusunda İran halkının ve yöneticilerinin sarih olması konusunda ısrarcıyım.

Biraz önce okunan bir ayette şöyle deniyordu: ‘’İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' Ancak İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.' demesi hariç. 'Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve 'içten sana yöneldik.' Dönüş sanadır.’’ (Mümtehine:4)

İşte budur. Açıkça diyor ki ‘’Sizi tanımıyor reddediyoruz’’. Bunun şu söyleyeceğim şeyle bir çelişkisi yok. Bazıları bir hükümetin, bir devletin dünya ile ilişki içerisinde olması gerektiğini düşünüyor. Ben de buna inanıyor ve bu eğilimi teyit ediyorum. Ama bu aykırı bir şey değil, açıkça kendi dayanaklarını ve ilkelerini söyleyip ilerlemek ve hayatın her türlü meselesinde başarı kazanmak da mümkün. Bunlardan biri de uluslararası ilişkilerdir, bu yapılabilir. Girsinler, adım atsınlar, Allah’a tevekkül etsinler, olabildiğini görecekler. Bu bir tecrübedir.

Geçen gün burada olan bir topluluğa da söyledim. Hz. İbrahim o peygamber azametiyle Allahu Teala’ya diyor ki ölülerin dirilmesini görmek istiyorum. Allah da ‘yoksa inanmıyor musun’ deyince Hz. İbrahim tabi ki inanıyorum, tamamen kabul ediyorum, tasdik ediyorum, ama ‘’fakat kalbimin mutmain olması için’’ dedi. Yani zihnimde herhangi bir şey kalmasın dedi. Bunun üzerine Allah, ölülerin nasıl dirildiğini gözlerinle görmen için şu işleri yap dedi.

Evet biz de gözlerimizle gördük. Bir milletin hiçbir şeyi olmadığı halde kendisine dayatılan 8 yıllık savaştan nasıl zaferle çıktığını gördük. Siyasi meselelerde ve uluslararası konularda yeni olan bir milletin düşmanın komplolarına karşı nasıl zafer kazandığını gözümüzle gördük. Bir milletin karşısında oluşan maddi güç cephesinin arkadan hançer vurduğunu önden kılıç salladığını, tehditler savurduğunu, naralar attığını 40 yıldır bize karşı komplolar düzenlediğini, bu milletin de 40 yıldır onların komplolarını boşa çıkardığını gözlerimizle görmedik mi? Bunlar bizim tecrübelerimizdir, bu tecrübeleri göz önünde bulunduralım. Bilelim ki güçlü ilerleme ve izzetli başarı Kur’an’la ilişkiden ibarettir. Bütün bu hayırların anası bu aziz ilahi kitaptır ve elhamdülillah sizler ona aşinasınız. Onunla dostsunuz, kiminiz onun hafızısınız, kiminiz onu tilavet ediyorsunuz, kiminiz öğrencisi kiminiz de hocasısınız. O halde asıl iş bu Kur’an’dır.

Evet şimdi Kur’an oturumlarını arttırın, kuran öğretimini ve öğrenimini olabildiğince fazlalaştırın. Kur’an’ın anlamlarını ve kavramlarını ihya edin. Aziz karilerimize şunu arz ediyorum ki okuma keyfiyetinde Kur’an ayetlerinin mefhumlarını mücessem kılın. Tıpkı örneğin bir şiiri okuduğunda tüm anlamı dinleyici için canlandıracak şekilde güzel okuyan iyi bir sunucu gibi, tıpkı bugünkü programı sunan konuşmacı gibi. Güzel konuşulduğunda, güzel şiir okunduğunda, kelimeler uygun üslupla söylendiğinde, o kelimelerdeki tüm anlamlar, dinleyiciler tarafından doğru şekilde anlaşılıyor. Kur’an tilaveti de böyle olmalı. Bu kelimelerdeki tüm mazmunlar, yüksek sesle, alçak sesle, ses yükseltilerek, düşürülerek, ses değiştirilerek kendini muhataba göstermelidir.

Kuşkusuz kimileri Kur’an’ın anlamını biliyor, dolayısıyla Kur’an’ın dilini öğrenmek gerek. Kur’an’ın diliyle mümkün olduğunca ünsiyet kurmak gerek. Kur’an’la ünsiyeti olanların birçoğu Arapça okuyamayabilir. Ama Kur’an’ı okuduğu zaman anlamını anlayabiliyor. Arapça ders görmediği veya kursa gitmediği halde Kur’an’la yeterince aşina olan birçok kişi vardır. Kur’an’ı açıp okuduklarında anlamını anlayabiliyorlar. Kur’an’la ünsiyeti arttırarak anlamını anlamak mümkün. Kur’an’la ilişkinin arttırılması gerekiyor.

Rabbimiz, peygamberimiz ve ehlibeyti için bizim Kur’an’la irtibatımızı, gece gündüz kalbi irtibatımızı arttır. Bizi Kur’an’ın bereketinden, Kur’an’ın nimetinden, Kur’an’ın rızkından yararlandır. Bizi Kur’an’ın yalnızca lafızlarıyla yetinenlerden eyleme.

Rabbimiz, bu milleti ideallerine ulaştırarak ve düşmanlarına karşı muzaffer kılarak lütfunu ve keremini bu ülkeye ve bu millete tamamla. Yüce imamımızın ruhunu evliya ile haşret. Aziz şehitlerimizin ruhlarını evliya ile haşret. Cihadın her şekliyle Allah yolunda cihat eden her yerdeki müminleri düşmanlarına karşı muzaffer kıl.

Vesselamualeykum verahmetullah ve berekatuh.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.