Büyük Filistin İsyanı “Aksa Tufanı” ile Sonun Başlangıcı
Hilal Nassar | 2023-10-18

Aksa Tufanı Savaşı, bölgenin coğrafi haritasını yeniden çiziyor; kan ve parçalanmış bedenlerle pusulayı asıl meselesine, yani Filistin’i özgürleştirme hedefine yeniden çeviriyor. Bu stratejik askeri operasyon, Siyonist rejime, ordusuna ve güvenlik-istihbarat sistemine beklenmedik ve derin bir tokat oldu. Operasyon, Filistin direnişi Genel Komutanı ve Kurmay Başkanı Ebu Halid el-Dayf’ın talimatıyla başladı; Gazze’den gelen ve tek silahı Allah’a iman, bilinç ve inanç olan savaşçılar tarafından düşman hatlarının gerisinde gerçekleştirildi. Gazze sınırındaki yerleşim yerlerini özgürleştirdiler, askeri araçları imha ettiler, pek çok araç ve orta çaplı silahı ganimet aldılar; yüzlerce ölü, yaralı ve esir verdirdiler ve Gazze Tugayı’na bağlı birliklere ağır kayıplar yaşattılar. Yoğun roket atışları ise Filistin’in coğrafyasını adeta yeniden şekillendirdi. Bu, Mescid-i Aksa’ya ve orada nöbet tutan kahraman kadınlara yapılan saldırılara ve Yahudi bayramlarında Peygamber Efendimize ﷺ edilen hakaretlere verilen bir cevaptı.

7 Ekim Cumartesi sabahı Kassam Tugayları öncülüğünde Filistin direniş gruplarının başlattığı bu geniş çaplı saldırı, işgal hükümetini zor durumda bıraktı; güvenlik, siyasi ve istihbarat sistemini zayıflattı, İsrail’de ve dünyada şok etkisi yarattı. Filistin-İsrail ilişkileri, uluslararası dengeler ve özellikle İsrail’le normalleşme yoluna giren ülkeler üzerinde büyük ve tehlikeli sonuçları olacak. Direnişin Gazze sınırındaki yerleşimleri tamamen ele geçirmesi sadece yaklaşık 100 dakika sürdü ve bu süreçte yüzlerce ölü, yaralı ve esir verdirdiler. Sınır hattının gerisindeki direniş unsurlarını korumak için yoğun roket atışlarıyla çatışmalar devam etti; savaş uçaklarının bombardımanı eşliğinde esirler ve ele geçirilen silahlar, mühimmat ve araçlar Gazze’ye taşındı. Tüm bunlar, Gazze ve Batı Şeria’daki gergin atmosfer, Kudüs’teki gelişmelere karşı bölgesel ve uluslararası duyarsızlık ve Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme süreci hız kazanırken gerçekleşti.

Direnişçilerin, esirlere İslami şeriat çerçevesinde muamele etmesine büyük saygı duyuluyor; bazı münferit ihlaller yaşansa da Gazze çevresindeki Filistin topraklarının kurtarılmasının yarattığı zafer havası dikkat çekti.

İsrail’de muhalefet ve medya, Filistin direnişinin böylesine cesur ve hazırlıklı bir operasyon düzenlemesini öngöremeyen güvenlik ve askeri sistemin başarısızlığını sert şekilde eleştiriyor. Bazı eski askerler ve askeri analistler Hamas’ın bu adımını anlamaya çalışıyor: Acaba bu stratejik bir hamle mi, yoksa Hizbullah’ın uzun süredir hazırlandığı “Cephelerin Birliği” savaşına bir hazırlık mı? İran’ın da olayların uzağında olmadığını söylüyorlar. Analistler, bunun tek başına Hamas tarafından yapıldığı kesinleşirse, İsrail’in tarihte görülmemiş bir şekilde sert karşılık vermesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca bu durumun esas sorumlusu olarak, etrafında yeteneksiz, aşırı dindar ve sorumluluk duygusu olmayan, bazıları hahamlardan ve Tevrat’tan ilham alan kişilerden oluşan bir hükümeti yöneten Başbakan Binyamin Netanyahu’yu görüyorlar.

Durum çok tehlikeli, beklentiler ve senaryolar çeşitleniyor; işgal hükümetinin nasıl bir karşılık vereceği bekleniyor. Bedel ağır; Mescid-i Aksa ve vatan toprağı uğruna ödeniyor ve Filistin halkına karşı savaş suçları devam ediyor. Ancak savaşı başlatan ve kararı elinde tutan direniştir; nasıl ki yerel, bölgesel ve uluslararası güçleri savaşın başında şaşırttıysa, mutlaka sonunda da zafer yazacaktır. Hatta bunun bedeli Gazze’nin tamamen yıkılması olsa bile, direniş asla düşmeyecektir.

KUDÜS HABER AJANSI (KHA)

Kaynak Al Qassam sitesi