ABD Eski Başkanı Barack Obama, yeni piyasaya çıkan Vadedilmiş Topraklar kitabında, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile 2011’deki Mısır devrimi sırasında gerçekleştirdiği telefon görüşmesine yer verdi.
Obama kitabında, “Tüm şenliklere ve iyimserliğe rağmen biliyordum ki, Mısır'daki geçiş süreci, Arap dünyasının ruhu için bir mücadelenin sadece başlangıcıydı. Sonuçları kesin olmaktan uzak olan mücadele” ifadelerini kullandı.
Dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e istifa etmesi çağrısında bulunmasının ardından, Bin Zayid’le gerçekleştirdiği telefon görüşmesini anlatan Obama şu ifadelere yer verdi:
“Muhammed bin Zayed bana, Körfez'de ABD’nin Mısır’la ilgili açıklamalarının artan bir endişeyle yakından izlendiğini söyledi. Bahreyn'deki protestocular Kral Hamed’i istifa etmeye çağırırsa ne olur? Amerika Birleşik Devletleri Mısır hakkında yaptığı açıklamaların aynısını yapacak mı? Diye sordu”
Obama, Bin Zayid’e verdiği cevaba da yer verdi: “Müslüman Kardeşler ile hükümetler ve halkları arasındaki olası şiddetli çatışmalar arasında seçim yapmak zorunda kalmamak için, kendisiyle ve başkalarıyla çalışmak istediğimi söyledim.
Bin Zayid, “kamuya açık mesaj gördüğünüz gibi Mübarek'i etkilemiyor, ancak bölgeyi etkiliyor’ dedi.”
Bin Zayed’in “Mısır düşerse ve Müslüman kardeşler iktidara gelirse, 8 Arap lideri daha devrilir” dediğini aktaran Obama şöyle devam etti: "Bu yüzden Bin Zayid, Mübarek’in istifa etmesini istememe dair açıklamamı eleştirdi. ‘Bu, ABD'nin uzun vadede güvenebileceğimiz bir ortak olmadığını gösteriyor’ dedi. Sesi sakindi. Bunun yardım istemekten çok uyarı olduğunu farkettim. Mübarek'e ne olursa olsun, eski rejimin savaşmadan iktidarı teslim etmeye niyeti yoktu.”
Bahreyn’deki olaylara da değinen Obama şöyle devam etti: “Muhammed bin Zayid'in beklediği gibi, Bahreyn’in başkenti Manama'da Kral Hamad bin İsa Al Halife hükümetine karşı katılımcıların çoğunluğu Şii olmak üzere devasa gösteriler düzenlendi. hükümet, onlarca göstericiyi öldürdü ve yüzlerce kişiyi yaraladı.
Polis şiddeti nedeniyle protestolar artarken, Kral Hamed, kendi vatandaşlarını bastırmaya yardımcı olmaları için Suudi ve Birleşik Arap Emirliği ordularından silahlı ekipler davet ederek eşi görülmemiş bir adım attı.
Ekibim ve ben ABD'nin Suriye ve Bahreyn'deki olayları nasıl etkileyebileceği konusunda kafa yorarak saatler harcadık. Seçeneklerimiz çok sınırlıydı.
Rusya ve İran ile müttefik olan Suriye'de Mısır’da olduğu gibi etki sahibi değildik.
Bahreyn'e gelince, Bahreyn uzun süredir ABD'nin müttefiki olduğu için Suriye'nin tam tam tersi oldu.
Bahreyn ABD Donanmasının Beşinci Filosuna ev sahipliği yapıyor. Bu ilişki nedeniyle özellikle Hamed ve bakanlarına, protestocuların taleplerine kısmen yanıt vermeleri ve polis şiddetini durdurmaları için baskı yapabildik.
Yine de Bahreyn'deki iktidar yapısı, protestocuları İran'ın etkisindeki düşmanlar olarak gördü ve kontrol altına alınması gerektiğini söyledi. Suudiler ve Emirlikler ile koordinasyon halinde, Bahreyn rejimi bizi seçim yapmaya zorlardı. Herkes, baskı zamanı geldiğinde, 3 Körfez ülkesiyle bağlarımızı keserek Ortadoğu'daki stratejik konumumuzu riske atamayacağımızın farkındaydı.
ABD yönetiminin Bahreyn'deki şiddeti kınayan birçok açıklamasına ve Manama hükümeti ile daha ılımlı Şii muhalefet liderleri arasında diyaloğa aracılık etmek için gösterilen çabalara rağmen Hamad ile bağlarımızı koparmadaki başarısızlığımız, özellikle Mübarek konusundaki duruşumuzun ardından, ağır eleştirilere maruz kaldı.”