Filistin İslami Cihad Lideri'nin Tarihi Konuşması
BATI ASYA, 02 Mart 2017 16:28Filistin İslami Cihad Hareketi Lideri Dr. Ramazan Abdullah Şallah'ın Tahran'da düzenlenen Uluslararası Filistin İntifadası'nı Destekleme Konferansı'nda yaptığı konuşmanın tam metni
Ramazan Abdullah Şallah’ın
Uluslararası Filistin Konferansında yaptığı konuşmanın tam metni:
Elhamdulillah. Salat ve selam efendimiz Muhammed, ehli beyti, ashabı ve onların ardından gelenlerin üzerine olsun. Değerli kardeşlerim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sizin vesilenizle halkımıza, ümmetimize ve dünyanın tüm özgürlerine selamlarımı iletiyorum.
Allah'ın rahmet ve bereketi üzerinize olsun... Öncelikle bu konferansı düzenleyen İran İslam Cumhuriyeti'nin liderliğine, hükümetine, parlamentosuna ve halkına, gösterdiği çaba ve girişimlerinden ötürü teşekkür ve takdirlerimi sunuyorum.
Bu konferans, İran İslam Cumhuriyeti’nin Filistin davasına destek ve mazlum Filistin halkına yaptığı yardımdaki sebat ve sağlam duruşunun göstergesidir.
Ayrıca bizimle birlikte, Filistin için yapılan çağrıya olumlu yanıt vererek bu konferansa katılan Meclis başkanları, parlamenterler ve saygıdeğer heyetlere şükranlarımı sunuyorum.
Bir kez daha şartlar ne olursa olsun Filistin davasının Müslüman ve Arapların ortak ilgileri olduğunu, akıl ve vicdanlarından düşmesinin asla mümkün olmadığını kanıtladırlar.
Muhterem devrim lideri ve İslam Cumhuriyeti’nin Mürşidi İmam Seyyid Ali Hamanei’ye yaptığı değerli konuşması ve mesajlarından ötürü çok teşekkür ediyorum. Bu konuşmasında Filistin halkına, “Ey Filistin halkı sizler, bu uzun ve acı mücadele yalnız değilsiniz” mesajını iletti.
Değerli kardeşlerim! İçinde bulunduğumuz zamanda Filistin’in unutulduğu ve terk edildiği sık sık söylenir oldu. Peki bu unutkanlığın sebebi nedir?
Bunun nedeni sadece bölgedeki koşullar ve patlak veren çatışmalar mıdır? Elbette hayır. Ümmetin geniş bir kesiminde eski bir algı var. O algı, İsrail’in asla direnilemeyecek bir güç olduğudur. Artık İsrail’in ümmetin kalbindeki varlığından asla geri dönüş yoktur. Filistin, ikinci bir Endülüs’tür. Yani Allah size selamet versin.
Sizce bu duruş ve algı doğru mu? Bu durum bizi Filistin'in geleceği ve Filistin’deki tarihsel mücadeleye ilişkin çok önemli bir noktaya değinmemizi zorunlu kılmaktadır.
Kısaca Filistin'e ilişkin mücadelenin birçok nedeni bulunmakta olup farklı etkenler de bu konuda rol oynamıştır. Bunların tamamını sizler de biliyorsunuz. Bu faktörleri 4 noktada toplayabiliriz.
Birincisi, Siyonistlerin kendileriyle ilgili olandır. Bu, Siyonistlerin sahip oldukları güçtür. Bunun karşılığında ikinci faktör olarak Filistinlilerin sahip oldukları güç vardır. Yani biz iki tarafın doğrudan mücadelesinden bahsediyoruz. Sonrasında Müslüman ve Araplar faktörü ve akabinde de uluslararası toplum faktörü gelmektedir.
Sözü burada çok uzatmak istemiyorum. İsrail açısından şunları söylemek istiyorum; Az önce söylediğim gibi İsrail’in insanlık tarihi içerisinde yegane süper güç ve 1 numara olduğu yönünde bir algı var. Ondan kurtuluş yok.
Hayır!
Değerli kardeşlerim! Biz vakıaya dayalı olarak Siyonist rejimi net ve detaylı bir şekilde tanıyoruz. Yayılmaya ve sunulmaya çalışıldığı gibi İsrail, en iyi dönemini yaşamıyor. Tam tersine birçok konuda sıkıntıları ve problemleri var. Bununla birlikte İsrail, yakın bir zaman dilimi içerisinde çökme ya da yok olmak üzere olan bir rejim de değil.
Bugün İsrail rejimindeki en belirgin ve en büyük güç faktörü, maalesef Filistin Yönetimi’nin oynadığı rol, bu rejime sağladığı katkı ve işbirliği, İslam ve Arap dünyasının içinde bulunduğu menfi durumdur.
Yeni işbaşı yapan Amerikan yönetimi, hepimizin de bildiği bölgesel ve uluslar arası ortamın gölgesinde İsrail, Amerika’nın da olurunu alarak artık kararını verdi. İsrail, Filistin - İsrail mücadelesi için sunulan iki devletli çözüm seçeneğini geri döndürülmeksizin defnetti. Bugünden sonra Siyonistlerin gündeminde ve programında, iki devletli çözüm diye bir şey yok. Siyonistlerin duruşu nettir. Siyonistlere göre Filistin toprakları Yahudilerindir. İsrail de Yahudi devlettir. Bu topraklarda cimriliğiyle bilinen Yahudilerin lütfettiğinin dışında Filistinlilerin hiçbir hakkı yoktur.
İkincisi, Filistinlilerin kendisiyle ilgili olan faktördür. Bugün Filistin’deki durumun ne dostu sevindirdiği ne de düşmanı kızdırdığı hiç kimseye gizli değildir. Fakat bazılarının da sandığı gibi Filistinliler güç kartlarını kaybetmiş ya da en kötü dönemlerini yaşıyor değiller.
Size çok kısa bir sunum yapacağım. Siyonist düşmanla mücadelemizi ve iç durumumuzu yönetmekteki halimizi şeffaf bir şekilde ortaya koyabilirsek Filistin dostları bir açıdan mutmain bir açıdan da endişeli olacaklardır.
Bizim, çok büyük bir halkımız var. İmanı ve iradesiyle Siyonist düşmanın her türlü kuvvetine üstün gelecek yeterliliktedir. Şehitlerin kanı ve esirlerin destanıyla, onur ve şeref dolu bir tarih yazmış halktır. Hiçbir zaman iradesi kırılmayan, teslim olmayan ve hala direnişini sürdüren bir halktır. Filistin halkı Filistin topraklarına, vatanına sımsıkı sarılmış ve burada kökleşmiş bir halktır. Filistin halkının nüfusu dünya çapında çeyrek asırdan daha az bir süre içerisinde bütün Yahudilerin sayısını geçecektir.
Direnişe gelince, eğer söze güneyden başlayacak olursak, ambargo ve acılara rağmen Gazze’de silahlı bir direniş hareketimiz var. Direniş, yıkıcı, tahrip edici ve saldırgan üç savaşa karşı direnmiş, karşı koymuştur. Siyonist düşman, direnişi hezimete uğratamadı ya da söküp atamadı.
Biz bütün direniş grupları olarak, elimizden geldiğince, direniş ve özgürlük stratejisi yolunda, bu direnişin gücünü artırmak, imkanlarını ve silahını geliştirmek için çalışıyoruz. Bununla birlikte bizim sahip olduklarımızla düşmanımızın sahip oldukları arasındaki farkın da idraki içerisindeyiz. Allah'ın fazlı ve inayetiyle Siyonistleri durdurmaya ve ona acıyı tattırmaya kadiriz.
Bu münasebetle son dönemde artan Gazze ve Lübnan’a savaş açma yönündeki Siyonist tehditlere değinmek istiyorum. Biz, Filistin direnişi olarak, Siyonistlerin iki cepheden birisine savaş açması durumunda, Filistin’in güney ya da kuzey cephelerine saldırması halinde, cephelerin birleştirilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Ebu Ömer Muhammed Nasr, biz hazırız. Siz de kararınızı verirsiniz. (gülüyor)
Ebu Mustafa… (gülüyor)
Ayrıca bizim Kudüs intifadamız ve kahraman direnişimiz var. Bu intifadayı, Kudüs ve Batı Şeria’daki Filistinli gençlerin girişimi yürütmektedir. Bu durum bir kez daha bize bu halkın her zaman girişimde ve bilinçte liderlerinde de önde olduğunu kanıtladı.
Fakat bu intifada, sadece işgalci tarafından değil Filistin evinin kendi içerisinden de kuşatma, baskı ve takip altındadır. Filistin’de halk ve direnişin dışında üçüncü bir bileşen de var ki o da Filistin Özerk Yönetimi’dir.
Bizde bir özerk yönetim var ama bizim değil. Evet bu özerk yönetim bizim değil. Bu özerk yönetim, Filistin’deki en zayıf halkadır. Kuruluş belgelerinde de geçtiği üzere bu yönetimin görevi, İsrail’in güvenliğini sağlamak, işgale karşı her türlü Filistin direnişini engellemek ve kriminalize etmektir.
Bu yüzden Filistin Özerk yönetiminden duymakta olduğumuz bütün ağlamaklı sözleri, yerleşim merkezlerini, Filistin'in Yahudileştirilmesini ve Siyonistlerin toprak gaspına ilişkin eleştirilerinin hiçbir anlam ve değeri yoktur.
Özerk yönetimi, İsrail ve yerleşim merkezlerinin güvenliğinin bekçisi değil midir? Hem Yahudi yerleşim birimlerini eleştirmek hem de Filistin direnişini engellemeye çalışmak nasıl bir araya gelebilir.
Sayın Berri, Filistin Özerk Yönetimi yerleşim merkezlerinin bekçiliğini yaparken yerleşim merkezlerine karşı nasıl mücadele edeceğiz! Yerleşim merkezlerini koruyan ve kollayan özerk yönetim varken biz yerleşim merkezlerine karşı nasıl mücadele edeceğiz!
Ey kardeşlerim! Artık yanılgı apaçık ortaya çıktı. Artık uzlaşma seçeneği ve başarısız müzakereler, yolun sonuna gelmiştir.
Evet, muhterem liderin de değerli konuşmasında ifade ettiği gibi Filistin Kurtuluş Örgütü’nün en alt sınır dediği program fiyaskoyla sonuçlandı. Filistin topraklarının yüzde sekseninden vazgeçilmesi stratejisi üzerine kurulu olan en alt sınır programı, fiyaskoyla sonuçlandı.
İşte Siyonist düşman bugün Özerk Yönetime, Filistin halkına, Arap ve Müslümanlara, tüm dünyaya kırmızı kart göstererek Siyonistlerin en üst sınırını, Filistin’in hiçbir karışında Filistin devletinin kurulamayacağı ve tüm Filistin’in Yahudi devletine ait olduğunu ilan ediyor. İşte onların programı bu!
Siyonistlerin bu programına ve Siyonist aldatmaya verilecek tek cevap, en alt sınır stratejisini tamamen tedavülden kaldırmak, yeniden Filistinlilerin en üst sınır stratejisine dönülmek olacaktır. Filistin’in üst sınır stratejisine göre denizden nehre kadar tüm Filistin toprakların, Arap ve İslam toprağıdır, Filistin halkının mülküdür.
Siyonist rejim, gasp ve batıl üzerine kurulmuş, hiçbir meşruiyeti olmayan bir rejimdir. Bu Siyonist yapıya karşı her türlü yol ve yöntemle direniş sergilenmelidir. İşte Filistin'in haklarının dile getirildiği en üst sınır budur. Bunun dışındakiler ise hüsrandır, kayıptır, serap peşinde koşmaktır.
Bizim ortaya koyduğumuz en üst sınır stratejisi, doğal olandır. Filistin davasını, ahlaki, insani, tarihi doğal mecrasına koymaktır. Filistin davası bilincini, bunun üzerine inşa ve ikame etmeliyiz. Dolayısıyla Filistin vatanı planını ve Filistin Milli hareketini de bunun üzerine inşa etmeliyiz.
İşte geçen Ekim ayında Filistin İslami Cihad hareketi girişimi ya da 10 nokta olarak bilinen çerçevede altını çizdiğimiz husus budur. Biz burada hala Filistin halkı olarak ulusal Kurtuluş mücadelesi verdiğimiz ve henüz işgalden kurtulma aşamasında olduğumuz gerçeğinden hareketle Filistin Özerk yönetimini Oslo anlaşmasını iptal etmeye, İsrail’i tanıma kararından vazgeçmeye ve Filistin davasına itibar kazandırmaya çağırmıştık. Zira Filistin'in tamamı hala işgal altındadır.
Eğer Filistin Özerk yönetimi bu çağrıya kulaklarını kapatmayı tercih ettiyse, hala Filistin halkının kaderini tek başına belirleme hakkına sahip olduğu iddiasında ısrarcı ise, Filistin halkının davasının tasfiye edilmesi noktasında kendi kendini yok etme noktasında ısrarcı ise, Siyonist düşman dışında başka hiçbir tarafla, hiçbir Filistinli grupla ittifak ve koalisyon içerisinde olmayı kabul etmeye yanaşmıyor, Siyonist yapıyla güvenlik koordinasyonu noktasında kirli işbirliğini sürdürmek istiyorsa biz de bunun sürdürülebilir bir durum olmadığını ve Özerk Yönetim’in de bunu devam ettiremeyeceğini ifade etmek isteriz.
Filistin halkı bütün dinamikleriyle bütün toplumsal kesimleriyle hatta Fetih hareketi içerisindeki birçok kesimle birlikte bu seçeneğinin bu kararların kölesi olmayacaktır. Zira bu kararlar bize büyük felaketler ve musibetler getirmiştir.
Sözlerimi Sayın Nebih Berri’nin değindiği vahdet noktasındaki iki cümleyle bitirmek istiyorum. Evet biz vahdet istiyoruz, bundan yanayız, hakların geri alınması ve Filistin topraklarının birleştirilmesinin yolu buradan geçmektedir. Ancak samimiyetle ifade etmek isteriz ki her türlü meydan okumaya karşı mücadele edebilmek için Oslo anlaşmasından kurtulmadan önce bölünme sona ermez, vahdet gerçekleşmez.
Sayın oturum başkanından özür dileyerek Arap rejimlerinin tutumlarına dair iki cümle eklemek istiyorum. Vaktin darlığından ötürü kısaca özetleyeceğim.
İslam ümmetinin farklı toplulukları arasında meydana gelen olaylar hiçbir şekilde Filistin davasının Arap ve İslami boyutunu ortadan kaldıramayacaktır. İslam ümmetinin tarihi ve varoluşsal düşmanı olan Siyonistlerin yerine başka bir düşman ikame etme girişiminde başarılı olamayacaktır. Zaman içerisinde nasıl bir boyut kazanırsa kazansın bu amacına ulaşamayacak.
Hepimiz Siyonistleri bu toprakların içerisine kimin yerleştirdiğini ve bölgeye kimlerin soktuğunu gayet iyi biliyoruz. Bu yüzden tekrar diyoruz ki kendi kişisel gücümüze dayanacağız, Filistin halkının direnişine dayanacağız, sine-i millete döneceğiz ve bu dava için mücadele etmekten asla yılmayacağız.
Filistin’i gelecekte bir zafer bekliyor. Allah'ın izniyle Filistin, ehline dönecektir. Gasbedilen bu vatan ehline dönecek. Kudüs'te kilise çanları tekrar çalmaya başlayacak, ezan sesleri Filistin'de dalga dalga yayılacaktır ki bugünlerde Siyonistler ezanı yasaklamaya çalışıyor. Bu ezanı bütün dünya duyacaktır.
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
KUDÜS HABER
BATI ASYA, 02 Mart 2017 16:28
Yorumlar (0)